metallica için arşiv

Metallica & DOWN Konseri (Bölüm 1)

Posted in Müzik with tags , , , , on Ağustos 1, 2008 by cankaravus

Herşeye en başından bir başlayayım öncelikle..

Şunu söylemeliyim ki, biz hayvanız.. Neden mi? Çünkü, Metallica’nın DOWN ile birlikte İstanbul’a geleceğinden, konser tarihinin yaklaşık 3.5 ay öncesinde haberimiz oldu. O günden itibaren plan yapmaya başladık.. Banner hazırlayalım, T-shirt yaptıralım, Otellerini öğrenip gidelim, havalimanında karşılayalım, v.s.. Konser gününden bir önceki gece daha konser’e giderken nerde buluşacağımıza yeni karar veriyorduk. Tembellik garip şey.

Down’ın Türkiye’de konser vereceği nasıl bir ihtimaldi bizim için biliyor musunuz sevgili okuyucular.. Benim gidip Amerika’da Gay Club’da Zakk Wylde’a Akustik İbrahim Tatlıses şarkıları çalmam kadar zayıf. Yani. Eh. Bunun dışında bir de şöyle bir olay var.. Ben Şubat gibi sanırım DvK Forum’a şöyle bir konu açmıştım..

Başlık : Haziran 2008 DOWN İstanbul Konseri
Mesaj : Diye birşey olsa güzel olmaz mı? Kimse getiremez mi şu herifleri!?

Bu mesaj daha sonra “İzlemek istediğiniz gruplar diye bir başlık mevcut zaten..” diye kitlendi.. Şimdi arayınca da bulamıyorum, silinmiş heralde.. Ama Down konserinin haberini ilk aldığımda, Cantradamus gibi hissettim lan.. Resmen böyle bi titredim, orgazm gibi.. Ama tam diil.

Neyse Ulan sonra bir de baktık harbiden geliyor lan herifler.. Bir heyecan sardı bünyeyi. Bilet fiyatları tartışılmaya başlandı, konser yalan olur mu diye tartışılmaya başlandı. Bilet fiyatlarını duyunca götler tavana vurdu. Tüm imkanlar zorlanıp 350 (Üçyüzelli) YTL (Yeni Türk Lirası)’lik sahne önü biletlerden alındı. Herşey hazırdı.. Değil mi? NAH HAZIRDI.. NAH!!

Planımız, personal-insult tayfası olarak yaklaşık 10 kişi konsere beraber gitmekti. E bizim dışımızda bir 10-15 Down fan’ı daha olsa Türkiye de ( oha =) ) zaten konserde 25 kişi olacaktık. Gel gör ki, hayvanlığımızdan, 5 kişi toplanabildik. Daha fazlaydık ama dağıldık.

Konser günü Owner, Foolya, Canselmo, Ewrim ve Ben buluştuk. Bahsi geçen isimleri ve diğer o hayatımda belli bir seviyeden fazla değeri olan arkadaşlarımı yakında Arkadaşlarım sayfasında tanıtıcam. Owner, Ben ve Ewrim DOWN t-shirt’ü, Foolya Pantera, Canselmo ise Corrosion of Conformity (SARI..) t-shirt’leri giymişlerdi. Mecidiyeköy’e vardığımızda saat 9:15 civarı birşeydi ama daha o saatten acayip bir kalabalık vardı. Kalabalık olmasını geçtim, kapıların, giriş çıkışların nerden yapılacağının belirsizliği daha o saatte ortamı karmaşa havasına sokmaya başlamıştı.  Ulan biletlere zaten bir aylık ev kirası parası vermişiz, biz bu fakirlerle aynı kapıdan mı giricez deyip arka taraflarda daha elit bir kapı aradık ve bulduk. Fakat ordaki baygın bakışlı görevliden “siz diğer kapıdan herkesle birlikte gireceksiniz. İçerde ayrılacak kategoriler” cevabını alınca nasıl bir gün geçeceği hakkında az çok hepimiz fikir sahibi olmuştuk. Geri dönerken gördüğümüz Metallica T-shirt’ü dolu kolilerin içine saklanmayı bile düşündük.. Otobüs kaçırıp gözümüzün kestirdiği yerden stad’a otobüsle girip ekstra bir kapı açmayı düşündük. Sıranın kalabalıklığı adeta beyinlerimizdeki uymamamız gereken şeytanı coşturuyor, ateşlendiriyor, çılgınca ağzından tükürükler saçarak “Abi hadi ya yapın bişeyler.. Yapın.. Kendinizi attırın o stattan, ya da kavga çıkarın” demesini sağlıyordu. Ama biz ona uymadık. O karmaşada sıraya girmenin veya kalabalığın içinde beklemenin de bir işe yaramayacağını düşünüp yakınlarda bir yerdeki simit sarayına gittik. Birşeyler yiyor, oturuyor, espiriler yapıyor, etraftaki pis metalcileri kesiyor, coştukça coşuyor, sevindikçe seviniyorduk. Mecidiyeköy o gün çok acayip biryerdi.. Siyah siyah herifler ve hatunlar, “Sizin 1 tane simit mi vardı?” sorusuna “Hell yeah” diye cevap veren adamlar, konser öncesi çok asiyim ben içkisiz yaşayamam diye hayvan gibi içip konserde o kafayla bi sik anlamayanlar.. Bütün bu gariplikler sırasında “Yaşamak ne güzel lan.. Ne garibiz he insanlar” filan derken stres ve sıcak’tan iyice beyinlerin erimeye başladığını anladım. Yoksa niye öyle birşey düşüneyim ki o ortamda.. Daha sonra konser alanını şöyle inceden bir kolaçan etmek için tekrar atağa kalktık. Kalabalık an be an artıyor, sinirler geriliyor, heyecan yükseliyordu. Ama sonunda pozitif birşey olmuştu ve hava serinlemeye başlamıştı. Rüzgara ve bulutlara bakıp “Hell yeah man.. You guys Rock” dedik.. Rüzgar da bize “Fiyuuuuuy” diye eserek adeta cevap vermişti. Doğa, insanlar, prezervatifler (millet prezervatif şişirip havaya atıyor, daha sonra uçan prezolara bakıp çılgınca gülüyor, etrafa tükürükler saçarak “LAKSJDLSA KAJSHDK abi havada prezervatif var AHAho Ahaho” diye şen kahkahalar atıyolardı.) ve şişeler hep beraber ahenk içinde adeta bir müzikal sergiliyorduk konser öncesi. Bazı asi gençler insanların üzerine dolu su şişeleri atarak “İstesem şu an, şu saniye burda anarşi fırtınaları koparırım” mesajı veriyorlardı. Aklı başında diğer kitle onları siklemiyor ve “biz de genç olduk ama böyle mal değildik, nereye gidiyo lan bu nesil..” diye birbirleriyle konuşuyorlardı. Ortamda fazla DOWN fan’ı yoktu. Metallica t-shirt’leri sarmıştı dört bir yanımızı, baktığımız her yerde James duruyordu. Biz ortama girdiğimizde t-shirt’lerimize garip bakıyordu çoğu kişi. Stad etrafında takılırken Onur’un yanına üstünde kötü baskılı down t-shirt’ü olan bir çocuk yanaştığını gördüm. Bu çocuğunun bizlere verdiği selam ise günün dalga konusu olacaktı. “SELAM BEN DIMEBAG” Anında Oki Bye diye karşılık verilmesi gereken bu laf’a gerekenden fazla sıcak bir karşılık verdik. “Hmm forum’daki dimebag değil mi? Naber?” tarzı birşeyler. Daha sonra herif “3 ayda geliyormuş Down t-shirtleri.. Siz 3 ay beklediniz mi cidden?” diye söz’e devam edince Owner’dan çok yerinde bir “OKI BYE” nidası yükseldi. Ondan sonra Ankara Down tayfasından badbuckle ve JM ile tanıştık stadın yakınlarında bir yerde gölge bulduğumuz yol kenarına çökmüşken. Bu arada orda otururken her zamanki gibi anlamsız, yüzeysel muhabbetler yemin ediyorum GIRLA gidiyordu. Yoldan geçenleri birilerine benzetmek, otobüslerin altına pet şişeler atıp, pet şişeler ezildikçe gülmek (ki bunu yapan bizler, daha sonra sırada beklerken prezervatifleri şişirip havaya attıktan sonra çılgınlar gibi eğlenip, tempo tutan asi gençlere gülecektik. Akıl fikir hepimize lazım.) Bu arada JM’nin bir arkadaşı da DOWN banner’ı hazırlamıştı, o arada açıp gösterdi. DOWN heyecanı yavaş yavaş az ama ÖZ Down kitlesini sarmaya başlamıştı. Bir süre daha oturduktan sonra “Lan son bir işeyek, birşeyler yiyeceksek içeceksek onları halledek ve sıraya girek” diyerek tekrar Simit Sarayları bölgesine doğru yola çıktık. Simit sarayına giderken yaklaşık 500 metredir bizim yanımızda yürüyen 140 cm boylarında birşey gördüm. Bir şeydi o. Böyle eleman filan demiyorum. Çünkü harbiden küçüktü herif. Sonra sanırım foolya’nın kulağına “Bu kim la!?” dedim. Bir anda ortamda böyle bir “Hmmms” fırtınası çıktı. Hmm’lar havada uçuşuyordu. Herkes içten içe yanımızdaki bu küçük çocuğa hmmm’lıyordu. “Hmm kim lan bu acaba..” “Hmm bizle ne işi var..” “Hmmm ne ayak..” En sonunda simit sarayının tuvaletinin önünde sıraya girip hala çocuğun bizim yanımızda olduğunu gören Owner “Sen kimsin?” sorusunu sormayı başarabildi. Öğrendiğimize göre tiplerimize bakıp bizde potansiyel başarılı Babysitter tipi gören Personal-Insult tayfasından Egecore (Herifin bacakları tavuk döner gibi.) bu çocuğu, “bunlar senin yeni Koruyucu Ailen” diyerek peşimize takmış. Eh biz de kendimize zor baktığımızdan bu genç arkadaşı da kendi yoluna sepetleyip Takılmak, dinlenmek, v.s. derken saat sanırım 14:00 sularında sıraya girdik.

Bir sıra vardı. Yemin ediyorum.. Lan sinirden gülüyorum şu anda.. Arkadaş stada 50.000 kişi girecek. 1 tane kapı olur mu lan??!? O kapıda bilet kontrolü yapılacak, güvenlik kontrolü yapılacak, bileklikler takılacak.. Bu işlemler en çabuk şekilde 15 saniye sürse.. Hemen hesaplıyorum bir saniye.. 208 saat sürüyo. Yani 8.5 GÜN.. Ve hala da anlamış değilim insanları o şekilde, tek kapıdan alarak nasıl yetiştirdiler zamanında. Sıraya 14:00te girdik, 5’e doğru kapıya yaklaşabildik ancak. Yaa sıra nasıl ilerliyodu şöyle anlatayım.. Gerçi sıra değildi.. Normalde sıra şöyle olur..

Yani teker teker, en fazla da 2 veya 3’erli kişiler halinde beklersin.. Düzenli bir şekilde girersin değil mi içeri.. Peki bizim sıra nasıldı, yani TÜRKİYE’deki konser sırası :

Bu ne LAN! =) E biraz bu karışıklıktan biraz da güvelik + bilet kontrolü yapan elemanların yavaşlığından dolayı tabii ki doğal olarak sırada bekleyenlerden isyan edenler oldu. Bazıları saçmaladı tabi. Sürekli konuşan bir çocuk vardı, böyle sesli sesli espiri olduğunu düşündüğüm (yani değildi.. ama o öyle sanıyordu galiba) şeyler söyleyip etrafına bakıyordu gülen kız var mı diye.. Konsere daha girilmeden atılmamak için hiç bir olaya karışmadım.. Herif resmen başıma ağrı soktu ama ağzına böyle “encüxx seni” diye ekleyemedim bi tane.. Olsun..

Yavaş yavaş kafamıza güneş geçmeye başlamıştı. Kafalara güneş yağları sürülüyor, sular kafalardan aşağı dökülüyor, az önce sinirlendiğim çocuğunki kadar kötü olmayan espiriler yapılıyordu. Hem benimkine gülüyolardı akjsdhkasjd =) Hatta orda söylediğim böyle espiri tarzı ama aslında bence hiç te gerçekdışı olmayan bir öngörümü söyleyeyim size..

Sırada, yolda beklerken filan arada bazen Poliz bazı grupları durdurup, yanlarına gidip kimlik kontrolü yapıyordu. Ve ben bunu ne zaman görsem o gruplarda en az bir tane eli yüzü düzgün kız vardı. E şimdi bu herifler kimlikleri kontrol ediyolar..

Hmm abla da tatlıymış.. Neymiş Sibel Metalsever. Aklımda tutayım şunu..

Sonra akşam facebook’tan. “Slm, beni tnıdın mı tatlı şey.. Ehe” diye bi mesaj.. Yapan kesin vardır baba.. Eminim. Metalci hatunlar veriyormuş düsturunu arkalarına alarak herifler mesir macunu yiyip gelmişlerdir bence o gün göreve.. Neyse.

-TAVSİYE- Yazıyı yazarken bir anda Playlist’ten Brand New Sin çalmaya başladı. Ne harika, ne Güzel bi grup lan herifler.. Dinleyin kesin. Bugün yarın kendi yaptığım toplama albümleri paylaşıcam zaten blog’dan.. Southern albümünde olacak herifler 😉 -/TAVSİYE-

Sırada beklerken sinirler iyice gerildi demiştim.. Prezervatifler, şişeler havada uçuştu.. Güvenliğe gün yüzü görmemiş küfürler mükemmel bir uyum ve içtenlikle hep bir ağızdan savruldu.. Sıra o kadar yavaş ilerliyodu ki, DOWN’ı kaçırırmıyız diye düşündük bir ara.. Bu düşünceler kafamızı kurcalarken biz hala işi taşşağa vurup garip espiriler, yorgunluğumuzu unutturacak şakalar yapıyor, çocuklar gibi eğlenip hüzün ve kederden bir nebze uzaklaşmaya çalışıyorduk. Derken sağ tarafıma bir demir değdi.. Evet bu oydu. Tanrım başarmıştık. Giriş kapısının önündeki demirlerdi bunlar.. Sevinçten demiri okşamak, öpmek hatta demirle beraber fotoğraf çektirmeyi düşündüm ama daha sonra “Can kendine gel.. Mal mısın?” dedim. Ve kapıya doğru önümdeki kitleye baskı yapmaya başladım. Önümdeki çocuk “itmesene be” deyip güldü.. “Be ne lan..” deyip ben de tebessüm ettim.. Ve “Sen de öndekileri it girelim hemen, siktirtme tahtanı” dedim. Çocuk bir dediğimi iki yapmadı ve biraz erkeksilikten uzak kız gibi bir şekilde de olsa itiş esnasında bana destek verdi. Sonunda kapıdaydık.

Bileti kontrol ettirdim ve metal dedektöründen geçtim. O sırada elinde dalgayla üzerleri arayan herif arkasını dönmüş biriyle konuşuyordu. Önüne dönmeden elindeki dalgayı havaya kaldırmasıyla benim taşaxlara “Umphfss..” diye çakması bir oldu. “LA NOLİİİY?” diyince verdiği cevap normal şartlarda beni sinirlendirirdi fakat içeri girmiş olmanın verdiği mutlulukla herife cevap vermeden geçtim. Herifin cevap şuydu : “EHE. Herkesin götünü ELLEYORUM, sana da böyle denk GELDİĞ.. Ehe.” Sabır deyip bileklik takan elemanın yanına gittiğimizde, sahne önü bileklikleri gözümüzü aldı.. Şöyleydi lan bileklikler :

Sahne önünde binlerce bu saatten takmış adam vardı sanki.. Şimdiye kadar gördüğüm en başarısız bileklikler idi bunlar.. Sanırım, “ulan herifler 350 Ytl vermiş zaten.. Yanarlı dönerli birşey takalım bari.” diye düşündüler.

İçeri girdikten sonraki muamele dışarıya göre nispeten iyyidi. Bileklikleri gösteriyoduk, buyrun şurdan, şöyle buyrun, burdan geçin filan diye götürdüler sahne önüne kadar.. Stad oldukça kalabalıktı..  Sword çalmaya başlamıştı bile.. Açıkçası daha dışarda bekleyen insanlar olduğunu düşününce herifler Metallica’yı bile izleyemeyecek diye korktum onlar için ama heralde herkesi aldılar içeri.. Hala şaşıyorum.

Sword.. Genç elemanlar.. Ama tam müzik yapıyor herifler. Böyle sludge ve southern rock karışımı tatlı bir rock n roll yapıyorlar.. Sevdim bayaa.. Daha sword’da ben biraz kafamı sallamaya başladım. Hafif ama.. =) Çünkü hakediyodu elemanlar.. Sword sahneden inince biz de fırsat bu fırsat, bi banner’ımızı açalım, deneyelim bakalım görünüyo mu, nasıl duruyo dedik.. Bahsi geçen banner’ımız da şudur bu arada..

Banner gayet güzel duruyordu. Bu arada sahnede Jimmy Bower’ı gördük ve Cimiiiii, Cimiiii Allahsız Cimiiii.. diye bağırdık banner’ı kaldırıp ama siklemedi ya da duymadı. Banner ile 1-2 fotoğraf çektirdikten sonra banner’ın götü kalktı. Ben kendim çıkıcam sahneye bırakın lan dedi. Ulan 1-2 fotoğraf çektik diye nooluyor ibne, nası dile geldin, nasıl hayaller görüyoruz lan biz böyle derken.. Baktık ki banner’ı katlayıp foolya’nın çantaya sıkıştırmışız bile.. Down heyecanıyla konuşan bannerlar görmek pek te enteresan bir durum gibi gelmedi bize. Onur ile heyecanımızı yatıştırmak için birer bira aldık. Ben arada ince ince “DOWN”…. “DANNNN” nidaları ile ortamdaki Southern Tayfasını coşturmaya çalışıyordum. Bir ara Onur kayboldu.. Daha sonra yanıma gelip “Metehan heriflerle takılmış.. Röportaj yapmışlar..” dedi. Hemen hesap sormak için Azılı Southern’cılar Metehan ve Seyda çiftinin yanında aldım soluğu.. Phil, Mete’nin OvertheUnder dövmesine bayılmış, bayaa muhabbet etmişler, hepsiyle fotoğraf çekmişler filan. “Aaa sevindim usta ya” dedim orda ve kıskanarak genç southern’cıların yanına döndüm. Sahnede Pentagram vardı.. Fazla coşturacak bir grup değildi bizi, hele sırada Down varken. Sadece hatırladığım birşey var; heh 1000 in the Eastland.. Onun sonlarına doğru bir bölüm var ritm iyice ağırlaşıyor.. Orda yemin ediyorum arkamı dönüp baktım bütün stad, yumruklar havada “HEY, HEY” diye ritm tutuyordu.. Acayip hoşuma gitti. (Evet yumruklar havadaydı.. Horned hand değil.)

Pentagram da bittikten sonra sırada NOLA Scene’in efendileri, Southern Sludge All Star Band DOWN vardı. Şimdi all star band olayını bir açıklayayım. Gerçi bu işten anlamayan biri bunu okuduğu zaman “e ne biçim all-star bu, ben bu grupların hiçbirini tanımıyorum..” diyebilir.. Ama biz de ona git ve bu müziği, konserlerde gördüğün fileli çoraplı kızları düşünüp 31 çekmek için dinlemeye devam et diyeceğiz.. Onun kaldıracağı tarz’da gruplar değil birazdan yazılacaklar.. Babekolar, bu herifler bir ALL-STAR band.. Neden mi? Aha Kadro:

Philip Hansen Anselmo / Vocal (Ex-PANTERA, Superjoint Ritual, Arson Anthem)
Rex Brown / Bass (Ex-Pantera, Rebel Meets Rebel, Ex-Crowbar)
Pepper Keenan / Guitar (Corrosion of Confirmity)
Kirk Windstein / Guitar (Crowbar, Kingdom of Sorrow)
Jimmy Bower / Drums (EyeHateGod, Ex-Crowbar)

Şimdi bu yanlarına yazdığım grup’lara aldanmayın.. Bilen biliyor zaten de, bilmeyenler için söylüyorum.. Bu herifler mahalle gibi.. Böyle çok yakın arkadaşlar düşünün.. Abi gitar çalınacak grup’ta, hop Kirk gidiyo.. Abi davulcu yok, hop BowerPower koşuyo. Abi sana bassıverelim, hop Rex koşuyo.. Yok lan Rex koşmaz.. Böyle “hmm tamam dur bilardom bitsin geliyorum” der.. =)

Sahneye çıkacak grup işte böyle bir grup’tu.. Ne kadar Klas, büyük ve yaşanmışlığı olan bir grup olduğu burda anlatılacak gibi değil. Hepsinden önemlisi bu heriflere niçin saygı gösterilmesi gerekiyor.. Bence; Bu adamların hepsi Dimebag Darrell ile kardeş gibiydiler hemen hemen.. Dimebag’le 5 dakika geçirmiş bir insana bile saygı gösterilmesi gerektiği taraftarıyım ben..

Down’ın sahne almasına dakikalar kaldıkça bizim de kalpler gup gup diye atıyordu. Hani hatırlayın bayanlar ve baylar, çok gençken, ilk ciddi böyle erkek/kız arkadaşınızın ilk elini tutuşta böyle kalbiniz nasıl olmuştur.. Benim içimde ona benzer bir heyecan vardı gerçekten. Ben bu heyecan’ı daha fazla bastıramayarak “DOOOOOOOWWWWNNNNNNNNNN” diye en az 10 saniyelik yüksek desibel’de bir haykırdım. Saha içi ve tirübünlerden alkış geldi. Daha sonra saha içi ön taraf ve tirübündeki birkaç arkadaşıma sorduğumda “Evet duyuldu, o hayvan sen miydin.. Ama helal olsun duyurdun..” tepkilerini aldım. Ehe down’cıyız OGLİM.. dedim.

Derken bir anda sahnede Jimmy Bower belirdi. Davul setinin başına geçti. Herifi görür görmez bağırmaya başladık ve banner’ı açtık. Direk gördü bizi ve gözleri faltaşı gibi açıldı. Bunun nedeni sanırsam, Onur’un da söylediği gibi herif Türkiye’den hiç böyle birşey beklemiyordu. Beklese bile böyle orjinal bir banner beklemiyordu. Böyle eli ayağı karıştı, etrafında birilerini arıyo göstericek. Daha sonra bize “Raise it up high” deyip eliyle de banner’ı kaldırmamızı istedi. Yanındaki fotoğrafçıya resmimizi çektirdi. Adam 2 resim aldı. 3’üncüyü çekecekken herife feyk atıp banner’ı indirdik.. Böyle kaldı herif :

Daha sonra diğer babalar birer birer sahneye çıktılar.. Phil Anselmo’nun nasıl bir vokalist olduğunu zaten bilen bilir. Sahneye çıkar çıkmaz seyirciyi gaza getirmeye yönelik hareketlere başladı. Pillars of Eternity ile girdiler konsere.. İlk başta herkes biraz coşar gibiydi ama bizim gözümüz gruptan başka kimseyi görmüyordu. Bağırmaya, delirmeye, banner’ı kaldırmaya devam ediyorduk. Aynen şu şekilde.

Banner’ı Bower’dan sonra gören sanırım Rex Brown oldu. Ve kafasıyla onaylar gibi hareketler yaptı.. Ve eğer o heyecanla yanlış görmedim ve anlamadıysam Anselmo’nun banner’ı görmesini o sağladı. Seslendi mi artık ne yaptı bilmiyorum.. “Şşttt hoppp. Fil.. Bak la.. İbnelere ba.. Naapmışlar..” diye.. =)

Daha sonra Anselmo gördü banner’ı ve bize doğru gelip şöyle yaptı :

Kesinlikle bacaklarımız titremiştir ama o heyecanla onu hissetmek mümkün değildi tabii ki. Deli gibi şarkılara eşlik ediyor, kafaları sallıyor, arada banner’ı kaldırıyor, osurup taklalar atıyorduk. Daha sonra seyircilerin arasından ecnebi bir eleman geldi Metallica t-shirt’ü ile.. Sahneye banner’ı istiyolar 2 kişi götürebilirsiniz dedi. Biz bunu duyunca aylardır hayallerini kurduğumuz “ulan belki bu öküzler kırmızıya duyarlı oldukları için banner’ı görünce bizi sahneye filan alırlar” fikrinin ateşlenmesi ile sahne ile sahne önü kısmını ayıran ve önünde Goriller duran demirlerin önüne geldik.

-Abi bizi çağırıyolar sahneye..
-Hayır..
-Birader herif çağrıyo bak bi..
-Git la..

Diyaloğundan sonra oraya kadar gelmişken vazgeçemezdik.. Banner’ı havaya kaldırdık.. Anselmo, anselmo diye bağrıyoruz. Sonra Anselmo bizim tarafa geldi. Ben banner’ı hafif indirip (Ulan tam türk’üm ya.. aksjhdkasjd) böyle işaret ettim, bi bizi gösteriyorum bi sahneyi, gelelim mi hesabı. Herif böyle sert sert baktı.. Ben dedim sıçtık la.. Yamuk ağzıyla bakıp bakıp gidicek.. (Lan 5 minutes alone’dan beri düzelmedi o ağız..) Baktı baktı. Eliyle gel dedi. Ben o hareketi gördükten sonrasını zaten inanın çok az hatırlıyorum. Hemen demirin üstüne atladım. Güvenlik “dur” dedi. Ama Şefleri gibi bişey vardı. O Anselmo’nun hareketi görmüş olacak ki, “bırak” dedi. Sahneye doğru koşmaya başladım. Sahnenin önünde insan boyundan daha uzun olan, üzerinde kamera duran bir platform vardı. Elimde banner var.. Banner’la beraber çıkamadım. Baktım hemen üstümde Anselmo bekliyo. Banner’ı kıvırdım attım ona.. Sonra kendimi o platformun üstüne tüm gücümle sıçrattım. Ordan sahneye de Anselmo elini uzattı.. Çekti beni. Böyle var ya. ALLAHIM SANA GELİYORUM diyorum içimden. Sahneye kaç kişi çıktık, kimler kaldı aşağıda.. Neler oluyor farkında değilim. Anselmo’ya sarıldım gidip. “Shake the Hands of Everybody..” dedi.. Kafasını sevdim.. Daha sonra Rex Brown’a gittim. Açtım kolları.. Gitarı yan’a çekti herif, o da sarıldı. “Thanks” filan dedi.

Daha sonra Kirk Windstein’a gittim. Ayı gitarla oynuyodu. “Kirk” dedim, döndü baktı, gülüp gitar’a geri döndü. Tuttum kelini öptüm. Daha sonra Jimmy Bower’a koştum. O o sırada sahneye çıkan diğer kişinin (o sırada Canselmo olduğunun farkında değilim) tarafına bakıyo. Gittim “Jimmyyyy” diye bağırdım. Döndü “You RULE my friend..” dedi. “You RULE” dedim. En son Pepper’ın yanına gittim. Pepper dedim la herif.. =) Döndü güldü.. Tuttum böyle boynu gibi bi yerden öptüm bunu da.. Daha sonra bayaa ibnelik dedikoduları çıktı ama onları daha sonra anlatıcaz neyse. Ben bu herifi öperken bunlar Anselmo ile banner’ı açmış ve 40.000 kişiye gösteriyorlardı. Yanlarına geçtim ben de ve şu an yaşandı. (Yaşanmış daha doğrusu.. Hatırlamıyorum..) :

Daha sonra kalp krizi geçirmeden sahneden ineyim bari diye düşünerek sahneden aşağıya atlamaya yönelmişken Phil böyle hafif omuzuma dokunur gibi “Wait over there” diyerek sahne kenarını gösterdi. Resmen sahnenin kenarından Down izliyordum. Yanıma bir baktım canselmo var.. “Onur gelemedi mi?” dedim. “Hayır aşağıda” dedi. Daha sonra acaba kime söyleyip Onur’u aldırabilirizin planlarını yapmaya başladım kafamdan. İlk önce konser sonuna kadar bekleyip Phil’e filan mı söyleyeyim diye düşündüm ama Phil’in sağı solu belli olmaz “Shut up you damn crazy fool” diyebilir diye düşünüp, bizim yanımızda turan, sanırım Down’ın fotoğrafçısı veya tur sorumlusu filan gibi üff bilmiyorum işte sorumlu, taşşaklı bir adamı gözüme kestirdim. Sonra 1-2 şarkı kafa sallayıp, heyecandan yerlerde yuvarlandıktan sonra canselmoyu adamın üstüne saldım. O arada sahneye gözüm takıldı, sahnedeki elemanlardan biri bizim banner’ı katladı ve davulun yanına koydu. Can herif’e söyledi aşağıda bi arkadaşımız kaldı diye ama adam Nuh diyor peygamber demiyordu. Para, göt, şarap ve kadın teklif ettik ama “Aslına bakarsanız sizi de indirmem lazım” dedi. Oki bye. dedik. Ve sahneden izlemeye devam ettik. 2 şarkı sonra herif gelin bakalım, sizi götürmem lazım dedi. Tamam dedik. Yani “Abi orda bekleyin dediler ama yapma etme gözünü seveyim” demek gelmedi aklımıza o an.. Çok mal herifleriz.. Neyse. Orda sahne kenarında bekleyen tüm crew ellerini uzattılar.. Böyle “give me 5 bro” diye geçiyoruz yanlarından vura vura.. En son eleman’da Sword’un vokaliydi, onun elini sıktım. Adam bizi labirent gibi sahne arkasından dolaştırıp sahne önüne bıraktı. Thank you dedi giderken.. Sanki biz Down’ın sahnesine çıkarak gruba bir lütufta bulunmuşuz gibi.. “Ulan biz tenk yu ehe” dedik ve sahne önündeki yerimize döndük. İlk yakaladığım kişiyi kucaklayıp havada gezdiricem demiştim kendime.. İlk yakaladığım Owner oldu, onu es geçtim Foolya’yı gördüm. Onu kaldırdım. Ama biraz ağırmış keşke Ewrim’i yakalasaydım dedim sonra. Hepsiyle teker teker kucaklaştık. Onur’a durumu, herif’e söylediklerimizi anlattık. Biraz burulduk ama daha sonra ne yapıyoruz lan biz.. Olan olmuş biten bitmiş, hepimizi temsil ettik.. Banner heriflerde.. Biz down konserindeyiz.. Eğlenin LAN.. Çal BOWERPOWER… diye bağırdık. Ve eğlenmeye devam ettik. Stone the Crow, Lysergik Funeral Procession, 3 Suns 1 Star gibi parçalar ardı ardına patlıyor, neşemize neşe, coşkumuza coşku katıyordu. Ghost Alone Missisippi ve Lifer’ı sahnede izlemiştik. Bir ara Anselmo “Eğer Metallica burda olmasaydı hiçbiriniz gelmezdiniz.. Onlar çok büyük. harika bir grup..” gibi birşeyler söyleyip tüm stadı “Me-Ta-Lika” diye bağırttırdı. Konserin sonunda Bury Me In Smoke çalmaya başladığında ise ADETA, bak ADETA delirdik. Benim o kadar bağırmayla giden sesim adeta yeniden doğmuştu. Bury me in SMOKEEE diye hep biraz ağızdan bağırıyorduk tüm Southern tayfası. Nasıl bağırmayalım ki, buyrun :

Don’t regret the rules i broke..
When i die, Bury me in Smoke..

Nasıl bağırmayalım lan Allahsızlar!! =) Bury me in smoke’un başında şarkıyı 2 kere durdurdu ve bu şarkıda hareket etmeyenin amına koyayım dedi, ama kimse hareketlenmedi.. Demekki meraklıları vardı orda.. Öyle yorumluyorum. Başka bir şarkıda daha kesti ama onda millet biraz hareketlenir gibi oldu.

Konserin sonunda “Stairway to Heaven” çalmaya başladılar.. Biz hem gülüyor hem de vay be diyorduk. Ama bari buna eşlik edin lan kitapsızlar diye sinirlendi Anselmo ve mikrofonu yere çalıp gitti.

Şimdi önemli bir noktaya değineceğim. Konserin heyecanıyla rastlayamadım ama down sahnede iken hareket çekenler, yuhalayanlar ve elleriyle “aşağı” işareti yapıp “DOWN” diyerek ucuz, kendini siktiren erkeklerin yapacağı kalitede kelime oyunları yapanlar olmuş.. Bu lafım onlara..

Down Konserinde gruba saygısızlık yapanlar için bir çift söz :

Down adlı müzik grubu 1991 yılında kurulmuş, konser alanında saygısızlık yapan, küfür eden kitlenin içindeki bazı insanlardan daha YAŞLI bir müzik grubudur. Grubu kuran insanlar izlemek için sabırsızlanıp, bu yüzden Down’a saygısızlık yaptığınız efsane grup Metallica elemanları ile iyi arkadaşlardır. Özellikle Gitarist Pepper Keenan ile Metallica Vokal/Gitar’ı James Hetfield arasından neredeyse su sızmaz.
Ayrıca grup bu yıl hazırlayacağı DVD’de avrupa konserlerinden görüntülere de yer verecek. Sanıyor musunuz ki o görüntülerde kendinizi gruba orta parmak gösterirken görüp “Bak milyon dolarlık gruba hareket çektim, kimse birşey diyemedi” diyeceğinizi ve ayıplanmayacağınızı? Bunun dışında emin olun ki attığınız laflar veya çektiğiniz hareketleri eğer o ortamda bir DOWN, Southern fan’ı görse idi, eğer konserden çıkmayı göze almış biri ise onların hepsini geri yedirirdi. Belki down’ın hatrına değil, ordaki müzisyenlerin hatrına değil.. Ama bu müzikle birlikte adı anılan ve sonsuza kadar anılacak olan Dimebag Darrell için. Gerçi aranızdan büyük bir kısmı Dİmebag Darrell’ı da tanımaz ve ona da saygısızlık yapardınız diye düşünüyorum..
Bu konserden ders çıkarır mısınız bilmiyorum ya da ders çıkartacak kadar müziğe, müzisyen’e, seyirciye, en sonuncusu ise KENDİNİZE saygınız var mı emin değilim.
Ancak, er ya da geç bunu öğreneceksiniz. Hiçbirşey araştırmadan, bilgisizce ve cahilce, izleyeceği gruplar hakkında bikaç birşey açıp okumayan, dinlemeyen, arkadaşlarıyla kurduğu RAK grupları ile studyoya girip 14-16 yaş arası kızları tavlamaya çalışın, ilerde de hayattaki konumu büyük ihtimalle sadece “SİK” olacak adamlar olacak veya aklınızı başınıza toplayıp ADAM olacaksınız. Ahlaksızlık, şerefsizlik yapmakla asi, rock dinleyicisi, metal dinleyicisi olunmuyor. Biraz etrafınızdaki BÜYÜK metal dinleyicisinden örnek alın. Konserlerde nasıl davranılırmış, eğer çalan grup beğenilmezse ne yapılırmış öğrenin.
Down’ın yaptığı müzik tarzını herkesin anlamasını zaten beklemiyoruz. Southern zor bir müzik türüdür. Eski Southern Rock parçalarını dinlerken resmen zorlananlar bile olur. Bu açıdan düşününce, o zeka seviyesiyle zaten bu müziği anlamamanız normal. Burda “niye anlamıyolar.. herkes sevmeli bu müziği” diye düşünmek yersizdir. Ama yukarıda da anlattığım gibi saygısızlık yapmamayı er YADA geç öğreneceksiniz.
Bunu yapan kişilerin bir çoğu GENÇ arkadaşlarmış bir de. Konserlerde 18 yaş sınırını desteklesek aranızdaki bazı aklı başında arkadaşlar bu güzelliklerden mahrum kalacak diye içimizi biraz burukluk kaplıyor.
Sonuç itibari ile ya biraz araştırmacı, kendini geliştiren, müziğe MÜZİK için değer veren insanlar olursunuz ya da Metallica grubunun yıllardır, yüzbinlerce kişiye verdiği konserlerin hepsinde herkesin bir bölümüne “Die, die” şeklinde eşlik ettiği şarkının aynı bölümüne “Hey, hey” diye eşlik etmeye devam eder. Bilgisizliğiniz, kalitesizliğiniz ve terbiyesizliğinizle kendi kendinizi bitirirsiniz.

Evet.. Şimdi.. Down bir daha buralar gelir mi bilinmez. Gelirse kaç kişi gider o da bilinmez fakat 100 kişi, 200 kişi gitsin, adam akıllı bir kitle gitsin daha iyidir o bilinir. Tüm southern tayfasını toplayıp gelsinler hatta.. Misafirimiz olsunlar..

Bir konser geride kaldı arkadaşlar. İnanılmaz bir tecrubeydi, harika anlar yaşadık. Günler geçti, hala heyecanı sürüyor. Ama sonrası da var.. Yaklaşık 1 saat sonra METALLICA çıkıyordu sahneye.. Onu da bu gece yazacağım.. Görüşmek üzere.